Günümüzde medyada yer alan meteorolojik yorumlarda “küresel ısınma yerine küresel soğuma mı başladı?” sorusunu duyuyoruz. Aslında dünden bugüne bizlere kalan miras “küresel iklim değişikliği”dir. Güneş’ten Dünya’ya gelen enerji ile Dünya’dan geri giden enerjinin eşitliğini atmosfer sağlamaktadır. Atmosferin yapısını oluşturan gazların oransal değişimi eşitliği bozacaktır. Bunun sonucunda küresel ölçekte sıcaklık artabilir veya azalabilir. Son 130 yıldır Dünya’nın sıcaklığı 0, 85OC artmıştır. Aralık 2015 Paris’te 200’e yakın ülke küresel sıcaklık artışının yüzyılın sonuna kadar 2 derecenin altında tutulması konusunda anlaşmışlardır. Fransa Dışişleri Bakanı Laurent Fabius “Kapsamlı ve dengeli bir anlaşma oldu. Anlaşma yaşamsal önemdeki, sıcaklık artışının iki derecenin altında olmasını ve bir-buçuk dereceyle sınırlandırılması için de çaba harcanması hedefini teyit ediyor” demiştir.
2030-2050 arasında iklim değişikliğine bağlı her yıl 250 000 ölüm eklenmesi beklenmektedir. Tek başına bu veri bile iklim değişikliğinin insan sağlığı üzerine etkisini ortaya koymak için yeterlidir. Sağlık otoriteleri ülkeler, bölgeler, şehirler gibi alansal karşılaştırmalarda temel sağlık ölçütü olarak “bebek ölüm hızı, anne ölüm hızı” değerlerini dikkate almaktadırlar. O zaman iklim değişikliği nedeniyle her yıl (+) 250 000 ölümün yaş dağılımı, cinsiyet dağılımı ve hassas/incinebilir gruplar açısından dağılımı önem kazanmaktadır. Artık sokakta yaşayan/evsiz/uygun olmayan barınma koşullarında/yalnız/sosyal destekten mahrum yaşayan bebek, çocuk, yaşlı, gebe, kadın, fonksiyon kaybı ve yeti yitimi olan grupları tanımlamalı ve sayılarını bilmeliyiz. Neden? Çünkü, atmosferin yapısını oluşturan gazların oransal değişimi ile küresel ölçekte oluşabilecek sıcaklık artışı veya azalışı en çok bu grupları etkileyecektir. Ve bu nedenle yerel yönetimler kışın yakacak, yemek, temel temizlik ve insani gereksinim malzemelerini vatandaşları için temin ederken, yazın da (ve hatta bazen kışın tam ortasında) soğutma ekipmanları, buzdolabı/buzluk, içme ve kullanma suyu, mevsime uygun temel ve insani gereksinime yönelik malzemeleri temin etmeleri gerekecektir.
İklim değişikliği sağlık üzerine doğrudan ya da dolaylı olarak etki edebilmektedir. Doğrudan etkileri sıcak ve soğuk hava dalgaları ve aşırı hava olaylarının neden sağlık sorunlarıdır. Dolaylı etkileri ise vektör, su, yiyecek ve hayvan yoluyla bulaşan hastalıkların sıklığında, görüldüğü yerlerin değişimi ve dağılımlarında ve tekrar etme durumlarında yaşanan değişimlerdir. İklim değişikliğinin çevresel sonuçları, sıcaklık artışı, bazı yerlerde aşırı yağış, bazı yerlerde kuraklık, aşırı hava olayları ve artan deniz seviyelerini içermektedir. İklim değişikliğinin düşük gelirli ülkelerdeki insanların sağlığını daha fazla etkileyeceği beklenmektedir.
İklim değişikliğinin insan sağlığına etkilerini azaltabilmek için bireysel/kurumsal/toplumsal olarak kullanılan mekanik/biyolojik/kimyasal/kültürel klasik mücadele yöntemlerinin hızla değiştirilmesi gerekmektedir. Örneğin biyosidaller açısından değişen çevre koşulları, sıcaklık değişimleri, yükseklik-rakım farklılıkları, aydınlık-karanlık, güneşin ultraviyole radyasyon düzeyleri, elektromanyetik alanlar, kimyasal dağılımlar, partiküler maddelerde artış-içerik farklılıklarına dayanıklı vektörlerin çoğalması, dayanıklı vektörlere etkisi değişen pestisitler, pestisitlerin değişen çevresel koşullarla pozitif ve/veya negatif korelasyon gösteren etkileri gözlenmektedir.
Dünya Sağlık Örgütü, Amerika Birleşik Devletleri Çevre Koruma Ajansı ve Sağlık Bakanlığı’nın belgelerinde göze çarpan en önemli nokta “yerel erken uyarı sistemlerinin” geliştirilmesidir. Bu konuda başlıca sorumluluk karar vericilere yön gösterici bilgi ve belgeleri sağlayacak halk sağlık alanında araştırma yapanlara ve saha araştırmacılarına verilmiştir. Özellikle halk sağlığı uzmanlarının iklim değişikliği ile mücadelede halkın “iklim değişikliği ve sağlık etkileri okuryazarlık düzeyi”ni arttırmaya yönelik herhangi bir çalışması yoksa çok geç kalmış durumdayız demektir.
Ne mutlu ki Adnan Menderes Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı olarak bizler, Aydın’da gerçekleştirdiğimiz iklim değişikliğinde erken uyarı sistemi oluşturulması için toplum temelli Aydın Modeli çalışması ile, halkın güncel iletişim araçları kullanılarak sürekli, mevsimsel olarak bilgilendirilmesi sonucunda farkındalık ve tutum-davranışlarının istatistiksel olarak ne kadar anlamlı artış gösterdiğini görmüş olduk. İlgilenenler için halen hizmet sunan http://www.aydinerkenuyari.com’u ziyaret edebilirsiniz. Detaylı bilgi için tezini birlikte yürüttüğümüz Uzm.Dr.Burcu Diliuz Doğan ile temasa geçebilirsiniz.